Yaşadığı yüzyılın önemli bilim ve sanat olaylarını incelemiş ve kuramsal olarak resmin renk ve biçim sorunlarına kafa yormuş Klee. Einstein’ın Relativite, Freud’un Psikanalizim gibi döneminin önemli fikir hareketlerini incelemiş ve kuramsal çalışmaları için bunlardan faydalanmış. Bauhaus’ta ders verdiği döneminde atölye çalışmalarına hız vermiş ve ortaya attığı renk ve biçim teorilerini yaptığı çeşitli yapıtlarla örneklendirmiş.
Alman asıllı İsviçreli bir ressam olan Klee, Ekspresyonizm, Kübizm ve Sürrealizm’den etkilenmiş. Renk kuramı üzerine kafa yorarak yoğun şekilde resim üretmiş ve yazmış. Aynı zaman da kendine özgü ve renkli resimlerine Oryantalizm, mizah, kişisel felsefeler ve ritmi dahil etmiş.
İsviçre’de Bern yakınında dünyaya gelmiş Klee, müzikte ve sanatta eş düzeydeki yeteneğiyle genç yaşından itibaren dikkat çekmiş. Babası, müzik öğretmeniymiş ve annesi şarkıcıymış. Çocukluk döneminde yaptığı resimleri ailesi tarafından düzenli olarak biriktirilip günümüze kadar saklanmış. Onun pek çok resminde çocukluk resimlerinin izlerini görmek mümkündür.19 yaşından itibaren Münih Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat eğitimi almaya başlamış. Burada çizime ağırlık vermiş ve ayrıca edebiyat tutkusunu geliştirmiş.
1901 yılında yaptığı İtalya gezisi onun bütün sanat yaşamında etkili olmuş. 1903-1905 yılları arasında Ekspresyonist özellik taşıyan fantastik figürlerden oluşan rölyef ve gravür yapmaya başlamış. 1905 yılında Paris’e gitmiş. 1906 yılında piyanist Lily ile evlenmiş ve Münih’e yerleşerek burada yaşamaya başlamış.
1906’da Münih’e taşınmış ve 1912’dc Kandinsky’nin Der Blaue Reirer grubuyla eserlerini sergilemiş. Hem İtalya hem de Tunus’ta görmüş olduğu mozaiklerden esinlenen ve onları anımsatan renkli biçimlerden canlı kompozisyonları üretmeye başlamış. Ayrıca bilinçsiz zihin ve sembollerin gücü hakkında düşüncelerinin bir parçası olarak bazı çalışmalarına yazı ve sayılar eklemeye başlamış. Avangart fikirlerin olumlu karşılandığı yeni kurulmuş sanat ve zanaat okulu Bauhaus’da ders vermek üzere davet edilmiş. Ciltçilik, vitray ve duvar resmi öğretmiş. 1923’te Kandinsky, Jawlcnsky ve Lyonel Fciningcr’le (18711956) Die Blaue Vier’İ (Mavi Dörtlü) kurmuş.
İki yıl sonra eserleri, Fransız Sürrealistleri esinlemiş olduğu Paris’te sergilenmiş. Naziler 1933’te Bauhaus’u kapattığında Klee’yi ‘yoz’ olarak etiketlemişler ve 102 çalışmasına el koymuşlar. İşinden olan Klee, İsviçre’ye kaçmış ve yaşamının kalanını burada geçirmiş. Klee,Kandinsky gibi tamamen soyutlamaya gitmemiş, doğanın görünümlerini zihinseliz düşümlerle yansıtmayı, görünmeyeni görünür kılmayı amaçlamıştır. Klee 1906’da eşiyle birlikte Münih’e yerleştiğinde,kişisel bir biçim arayan ressam olarak müziğide bırakmamış.
Kimi zaman çocuk nahifliğini ve coşkusunu andıran resimlerini, aklın ve bilincin farkındalığıyla ortaya çıkarmış,mantığa ve düzene bağlılıktan vazgeçmemiş. Klee’nin,samimiyeti çocuk resimlerinde arama fikri, Yirminci yüzyıl resminin dehası olarak nitelendireceğimiz Picasso’nunda çıkış noktası olmuş. Picasso’nun ‘Rafello gibi resim yapmak dört yılımı,bir çocuk gibi resim yapmaksa bütün yaşamımı aldı’sözü bu düşünceye olan bağlılığı ortaya koymada adeta bayraklaşan bir slogan haline gelmiş.
1253 kayıtlı eser ürettiği ölümünden bir önceki yıl 1939, ömrünün en üretken dönemiymiş. Klee, çalışmalarında çizginin, renklerin, tonlamanın olanaklarını araştırmış. Doğadaki görünüşleri ve görünmeyeni resimde hem somut hem de soyut biçimde ifade etmiş, nesneyle göz arasındaki ilişkiyi düşünsel bir çerçeveye oturtmuş, müzik başta olmak üzere farklı sanatların resim sanatıyla olan bağlantıları üstüne eğilmiş.
“Beni, bu zaman ve mekân içerisinde anlamanız zordur. Ben ölüm ile doğum arasında bir yerlerde yaşarım. Sıradan olan her şey yaratıcılığa engeldir. Ancak sessizlik için aynı şey söylenebilir mi? İlahi aşk ötesine geçtiğiniz zaman böyle şeylerden bahsetmek anlamsızdır.” Paul Klee’nin kendisini tanımlanması zor bir muamma olarak tanımladığı bu sözleri Münih’te açtığı ilk kişisel sergisinin kataloğundan alınmış. 1897-1918 yılları arasında tuttuğu günlükleri ise onun düşünce ve duygu dünyasını günümüze taşıyan en güzel mirası olmuş.
1909 yılından sonra fantastik düş gücünden doğmuş resimler çalışmaya başlamış. 1919 yılından sonra yağlıboya çalışmaya başlamış. Yağlıboyayı çok yoğun ve kalın olarak kullanmaktaymış. Paul Klee sanat görüşlerini ve düşüncelerini günlüklerinde, yazdığı makale, ders notları ve kitaplarında kayıt altına almış. Bu yazıların bir kısmı sanat dergilerinde bir kısmı da kitap olarak yayınlanmış.
Paul Klee, 29 Haziran 1940 yılında vefat etmiş. Vasiyeti üzerine cesedi yakılmış. Bern’deki mezar taşı üzerinde şu sözler yazılıdır. “Hiçbir nesne beni yakalayamıyor. Çünkü ben hem ölülerin hem de doğmamışların ülkesinde yaşıyorum. Evrenin, hemen hemen yüreğinin yanında bu alışılmış bir durum değil, bununla birlikte o, çok uzaklardadır.