Van Gogh’un, “İşte düşüncelerimi yansıtan bir ressam” dediği ve kardeşi Theo’ya yazdığı mektuplarda adını 214 kez andığı, köylülerin ressamı olarak tanınan Jean François Millet. Avrupa’da realizmin temellerini atmış Fransız ressamı Millet.Resimlerinin konusu genellikle köylüler ve işçi sınıfının diğer üyeleridir. Köylülere, onların zorlu kırsal yaşamına, yaşadıkları çevreye duyduğu empati, onları yücelttiği için sosyalistlerin hayran olduğu fakat yıkıcı ve muhafazakâr düşünürler ağır bir şekilde eleştirmiş Millet’i.
Jean François Millet 1814 yılında doğmuş. Cotentin’li köylü bir ailenin oğluymuş. Yerel okullarda sanat eğitimi aldıktan sonra 20’li yaşlarının başında, eğitimini sürdürmek üzere Paris’e taşınmış. Millet, 1837-1848 yılları arasında Paris’te kalmış. Sonra kısa süre için Cherbourg’a gitmiş ve tekrar Paris’e dönmüş. Bu dönemde evlenmiş. Eşi vefat edince, evinin temizlik işlerine bakan yardımcısı ile 1853’de evlenmiş. 1861 yılına dek dokuz çocuğu olmuş. Millet bir portre ressamı olarak çalışmış fakat 1848 Fransız Devrimi’nden sonra Fontaineblaeu Ormanı yakınındaki Barbizon köyüne taşınmış ve kırsal yaşamı resimlemeye yoğunlaşmış. Pek çok kişi bu resimleri, köylülerin yüceltilmesi olarak eleştirmiş olsa da diğerleri cesur duruşu ve yaklaşımına hayran olmuş.
Klasik sanatsal geleneklere karşı olmaları noktasında birleşen ve İngiltere’de Constable’ın ve 17. yüzyıl Hollanda manzara ressamlarının çalışmalarından esinlenen bu ressamlar, ‘en plein air’ (tam karşılığı, açık havada) nesnel ve sanat adına yapılmış manzaralar üretmişler. Millet’nin en yakın arkadaşı, Barbizon ressamlarının öncülerinden olan Theodore Rousseau’ymuş(1812-67). Her zaman Millet’ye finansal olarak yardım etmiş. 1860’larda, köylü resimlerine yönelik çekişme azaldıkça Millet tanınmaya başlamış ve ekonomik başarıya ulaşmış.
Çalışan sınıf insanının resim sanatının konusu olmasını, Millet’nin Fransız toplumuna eleştirisi olarak değerlendirip onaylamayanlara, şaşırtıcı bir renk çeşitiliğiyle betimlediği resimlerini dürüst ve emeğe dayalı yaşamların yüceltilmesi olarak görenler tarafından karşı çıkılmış. Millet’nin üslubu Realist olmakla birlikte, resimlerinde Courbet’nin koyu, dramatik karşıtlıkları ve tamamlanmamış resimsel alanlarının hiçbiri yoktur. Pastel ya da yağlıboya olsun her iz bilinçli, her renk ve ton nüansı iyice düşünülmüştür.
16. yüzyılda Bruegel’in yaptığı gibi Millet, köylülerin dünyasını, onu hiç bilmeyenlere göstermeyi amaçlamış. Millet, 1870-1871 yılları arasındaki Fransa-Prusya Savaşı esnasında, doğduğu köy olan Grunchy’ye geri dönmüş. Bu kısa sürenin dışında, yaşamının geri kalanını Barbizon’da geçirmiş. 61 yaşında öldüğü zaman hem duyarlılıkları hem de çalışmalarıyla ün kazanmış ve resimleri çok popüler olmuş. Pissarro, Scurat ve van Gogh’un aralarında bulunduğu geç 19. yüzyıl sanatçıları üzerinde son derece etkili oldu.
Millet içine kapanık, suskun, kendi halinde, herkesten kaçan, gizlenen biriymiş. Millet’e hak ettiği yeri verebilmek için ,ölümünün üzerinden tam 100 yıl geçmesi gerekmiş.
Yazarlar ve bir sürü politikacı; yalnız, yaşamı boyunca değil,ölümünden sonra da Millet’yi rahat bırakmamış. Sağcılar yerden yere vurmuş solcu diye. Solcular hakkını verememiş, yeterince solcu değil diye. Bugün Millet’nin tabloları Küba’da, Moskova’da takvimleri süslerken, Fransız sosyalistleri hâlâ sanatçının “doğruları”nı tartışıyor. En ünlü eseri 1857’de tamamladığı “The Gleaners“- Başak toplayan kadınlar, Millet‘in Barbizon resimleri arasında yer alır. Köy manzaraları ve köylü yaşamını içeren bu Barbizon resimlerine daha sonra başka ressamlar da katıldıysa da Millet‘inkilerin yeri başkadır. Uzun süre Salon tarafından reddedilen 84 x 111 cm ebatlarındaki bu realist eser, şu an Orsay Müzesi‘nde sergileniyor.