18. yüzyılın en büyük ressamlarından biri olan Jean-Baptiste Simeon Chardin, natürmortları ve ev içi sahneleriyle Paris orta sınıfının yaşamını belgelermiş.
Şehirden nadiren ayrılmış bir Paris’li olan Chardin resmi kendi öğrenmiş ve de Hooch’dan cok etkilenmiş. Genellikle natürmortlar, ev içi görüntüleri, günlük işleriyle uğraşan insan resimleri ve portreler yapmış.
1699’da bir marangozun oğlu olarak Paris’te doğmuş.Kısa bir süre tarih ressamlarına çıraklık yapmış. 25 yaşında hoca olmuş.Chardin’in mütevazı konuları daha önce resim sanatı açısından değerli olarak görülmemiş ve onun eserleri o sırada Fransız sanatına egemen olan tarihi ve Rokoko resimlerle karşıtlık oluşturmuş.
Chardin, Tabela adlı tablosuyla ve akademiye girişini sağlayan iki eseriyle ilgi çekmiş. O günlerde, babasının doktor olan bir arkadaşı için hazırladığı tabela, Chardin’e ün getirmiş. Büyük boyutlu bir tahta üstündeki bu tabelada, tıp mesleğini temsil eden araçlar yerine, doktoru, düelloda yaralanmış bir adamın yarasını büyük bir kalabalığın ortasında tedavi ederken gösteren bir resim yer alıyormuş.Kedi balığı ve Büfe adlı bu iki eseri şimdi Louvre müzesindedir.
Bununla birlikte, 1737 ‘den itibaren Chardin, sergilenecek eserlerin bir jüri tarafından seçildiği resmi Acaddmie tarafından düzenlenen Paris Salonu’nda düzenli olarak yer almış.Bu sergilerde yer alması Chardın’in, aralarında Kral XV. Louis’nin de bulunduğu Fransız aristokrasisinin ilgisini çekmiş.
Kalın tabaklar halinde, İnce vernik ve sıklıkla tamamen kuru tabaka halinde uygulanan boya tekniğiyle Chardin, yumuşak konturlar ve şaşırtıcı gerçeklikte dokular elde etmiş.
Daha sonra resimlerinin baskı kopyaları üretildiğinde daha büyük bir tanınırlık kazanmış. Yaşamının sonlarına doğru görme yetisi azalınca pasteller üretmeye başlamış.
Hayatının sonuna doğru pastel yapmaya başladı; bu türde iki tablosu ünlüdür: Gözlüklü Portre ve Yeşil Abajurlu Portre (Louvre). Chardin’in teknik araştırmaları, fırça vuruşlarındaki yumuşaklık, renk konusundaki titizlikleri çağdaşlarınca anlaşılmamış
Eskiçağ sanatına pek ilgi duymamış mitolojiye hiç önem vermemiş, yalnız çevresinde gördüklerinin resmini yapan başarılı bir ustaymış. En önemsiz bir konudan bile şiirli bir eser çıkarmayı başarıyormuş.