Empresyonizm’in öncüsü olarak tanınan Oscar Claude Monet, akımın en tutarlı ve verimli sanatçısıymış. (1840-1926)
Monet 1840 yılında Paris’de doğmuş, bir bakkalın büyük oğluymuş. Monet, henüz Le Havre’da okurken, yerel halktan insanların karikatürlerini yapıp satarak para kazanmış. 1858’de onu açık havada resim yapmaya yönlendiren Eugâne Boudin’le (1824-98) tanışmış.
1860’ta askere yazılmış, o dönemde 7 senelik askerlik hizmeti kura ile belirleniyormuş ve Monet küçük sayı çekmiş. Ailesi sanat sevdasından vazgeçer ise terhis hakkını alabileceğini söylemiş fakat Monet vazgeçmemiş. Afrika Avcı Taburu ile Cezayir’e gönderilmiş. 1862’nin başlarında kansız olduğu gerekçesiyle dinlenmeye Le Havre’a dönmüş. Bu arada halası askerlikten muaf olması için gerekli ödemeyi yapmış.Fakat iyi bir sanat eğitimi alması şartı ile.
Sonbaharda Paris’e dönüşünde 1862’de Bazille, Renoir ve Sisley’le tanıştığı Gleyre’in atölyesine girmiş ve kısa sürede genç, radikal sanatçı çevrenin önemli figürlerinden biri olmuş.
Geleneksel sanat eğitimini reddederek Pissarro ve Cezanne ile tanıştığı Acad”mie Suisse’e katılmış.
1863 Salon des Refusâs’de gördüğü Manet’nin Dâjeuner sur Herbe’inden çok etkilenmiş ve iki sanatçı sıkıntılı bir başlangıca rağmen kısa sürede yakın arkadaş olmuş.
1865 Salonu’na iki resmi kabul edilen Monet, 1869 ve 1870 tarihli sergilerin jürileri tarafından reddedilince bir daha Salon Sergileri’ne başvurmama kararı almış. 1880 yılındaki istisna dışında bu kararına hayatı boyunca uymuş.
Gleyre Atölyesi’nin 1864 yılında kapanmasından sonra burada beraber eğitim aldığı Renoir, Sisley ve Bazille ile Fontainebleau Ormanı’nda çalışmalar yapmış Monet. Bu dönemde büyük boyutlu, figürlü manzara resimleri yapmayı denemiş.
1866 Salonu için hazırladığı 4;5 x 6 metre boyutlarındaki Kirda öğle yemeği resmini hiç bir zaman bitirememiş.
1865 yılında tanıştığı Eamille’in hamile kalmış.Bu beraberliğe karşı çıkan babası-mali desteği kesince parasız kalmış. Parasız kalan Monet, 1867 yılında Paris Normandiya’ya dönmüş. Burada yaptığı resimlerden gelir elde edip Eamile ve oğlu Jean ile beraber yaşamaya başlamış.
Haziran 1870’de Eamile, oğlu ve Monet, Fransa-Prusya Savaşü patlak verince ailesiyle birlikte Londra’ya gitmiş. Kendisi gibi Londra’ya giden Pissarro ile sıkça vakit geçiren Monet, kariyerindeki ilk sanat taciri, Paul Durand-Ruel ile tanıştırılmış. Londra’da kaldığı dokuz ay boyunca kent manzaraları resmeden sanatçı kısa bir süre Hollanda’da kaldıktan sonra, 1871 yılında Fransa’ya dönmüş.
Monet, Londra’da İngiliz manzara ressamlarının, özellikle de Turner’ın çalışmalarına hayran kalmış. Fransa’ya dönünce, Paris yakınlarında yaşayarak çevresini resimlemiş. Aralarında Pissarro, Renoir, Manet. Sisley ve Eaillebotte’un bulunduğu avangart sanatçılar da ona katılmış. O sırada sanat taciri Durand-Ruel onun çalışmalarını destekliyor olsa da sanatçı halen çok fazla tanınmıyormuş.
Monet’nin LE Havre resmi, o dönemin saygın akademik resimlerinin bir antitezi olan taslak etkisi nedeniyle alaya alınmış. Bundan sonra, hepsi ışığın geçici etkilerini ele geçirmeye çalışan bu sanatçılar grubu, Empresyonistler olarak tanınmaya başlanmış. Monet, grubun sekiz sergisinden beşine, atmosferik ışıkla kaplanmış resimleriyle katılmış. Yıllarca yoksulluk çekmiş ve değeri bilinmemiş.
Daha sonra, 1880’lerin sonunda olumlu tepkiler almaya başlamış.Tanındığında ve varlıklı olduğunda bile ilk başladığındaki gibi hergün ağırbaşlılıkla resim yapmaya devam etmiş.
Monet’nin özgünlüğü asla azalmamış. Konusu ne olursa olsun asıl ilgilendiği şey ışıkmış. Yaşamının sonraki dönemlerinde aynı konuyu birkaç tuval üzerinde farklı ışık koşullarında ve günün farklı saatlerinde resimlemeye başlamış.
İzlenimci ressamların eserlerini satın alarak onlara gelir sağlayan Dürand-Ruel’in 1873 yılında mali sıkıntıya girmesiyle farklı satış yöntemleri arayışına giren sanatçılar, ortak bir sergi açma fikrim geliştirmişler.
Nisan 1874’de açılan ilk “İzlenimci Sergi”de Monet’nin Capucines Bulvarı, Argenteuil’deki Köprü gibi resimlerinin yanı sıra daha sonra gruba adını verecek olan İzlenim, Gündoğumu da varmış.
1876 yılında Ernst Hoschede’den birçok sipariş almış Monet. 1877 yılında Ernst Hoschede iflas edince elindeki koleksiyonunu müzayedeye çıkartmış. Ertesi sene ise koleksiyoner Jean-Baptiste Faure’un da elindeki izlenimci eserleri müzayedeye çıkarınca izlenimci resim piyasası çökmüş.
Mali durumları kötüleşen Monet ve Hoschede aileleri, Paris’in 65 kilometre uzağında, Seine kıyısındaki bir eve birlikte yerleşmişler.
Eylül 1879’da Monet’in karısı Eamille hayatım kaybetmiş. Paris’ten uzakta kalan Monet, diğer izlenimci ressamlardan bir süre kopmuş. Mali durumunu düzeltmek için 1880 Salonu’na başvuran sanatçının bir resmi jüri tarafından kabul edilmiş. Kocası ‘tarafından terk edilen Alice Hoschede ve sekiz çoçuğu ile beraber aynı evde kalmış Monet.
1883 yılında Aliee Hoschede ile Giverny’e yerleşen sanatçı, ölümüne dek hayatını burada sürdürmüş. Emst Hoschede 1891 yılında hayatını kaybedince; ertesi yıl evlenmişler.
1890’da Giverny’deki evinde dev bir nilüfer havuzu olan muhteşem bir bahçe inşa etmiş. Bu dönemde sanatçının mali durumu gayet iyiymiş. (Durand-Ruel, 1886 yılından itibaren Monet’nin eserlerini Amerika’daki koleksiyonerlere satmaya başlamış.)
1890 yılından itibaren Monet farklı bir üretim sürecine girmiş. Aynı konuyu defalarca resmettiği serilere başlamış. O yılın yaz aylarından 1891 yılının ilkbaharına kadar yirmi beş resimden oluşan “Ot Yığınları”serisini üretmiş sanatçı günün farkli saatlerinde.
Monet, ertesi yıl Rouen Katedralinin portalinin otuzdan fazla-resmini yapmış. Güneş ışığının farklı saatlerde, değişik meteorolojik şartlarda Rouen Katedrali’nin giriş kapısının görünümünü nasıl değiştirdiğini ortaya koymuş sanatçı.
1900’lü yılların başında arazisini daha da büyüterek devasa bir bahçeye dönüştüren sanatçının bu tarihten sonra işlediği konular genellikle bu bahçeden manzaralar oldu. Gölelin üzerindeki nilüferler, en sık işlediği konuymuş.
Öyle ki 1909 yılında Durand-Ruel’in galerisinde açtığı kişisel sergide kırk sekiz tane nilüfer resmi varmış. Sanatçı hayatının sonuna dek 250’den fazla nilüfer resmi yapmış.
Karısı Alice’i 1910 yılında hayatını kaybetmesi ile depresyona giren Monet, dört yıl sonra oğlunu yitirmiş.
Daha büyük, dekoratif resimler yapabilmek için atölyesini genişleten sanatçı 1916 ve 1921 yılları arasında çok büyük boyutlu nilüfer resimleri yapmış.Bu resimler yirmi metreye varan boyutlarıyla dikkati çekmekteymiş.
Uzun zamandır rahatsız olduğu katarakt hastalığı yüzünden 1923 yılında da üçkez göz âmeliyatı olmuş. 1926 yılında yaşama veda etmiş.
Alice‘in kızı Blanche, Monet’in bakıcısı ve can yoldaşı olmuş son zamanlarında. Monet birçok parçadan oluşan ‘Nilüferler‘ serisi resimlerini devlete bağışlamış.
Giverny’deki evi ve bahçeleri 1981 yılından beri Elaude Monet Müzesi olarak ziyaretçileri kabul etmektedir.
Yaşamının son 15 yılında evinden nadiren ayrılmış. Yaşamı boyunca Empresyonizm’e ve onun ideallerine herkesten çok daha fazla bağlı kalmış.
1860’lı yıllarda hem açık havada çalışması hem de getirdiği yeni yorumdan etkilenerek çağdaş yaşamdan konuları sanatında işlemesiyle kendine has izlenimci tarzı oturtmuş Monet. 1870’li yılların ortalarından itibaren siyah rengi paletinden atan sanatçı, toprak renklerini de mümkün olduğunca az kullanıyormuş. 1890’lı yılların ilk yarısında giriştiği optik deneysellikle sanat tarihinde kendine özgü bir yer edinen Monet, 1900’lü yılların başından hayatının sonuna dek yenilikçiliğini bir kenara bırakmış ve dekoratif kaygılarla çok sayıda eser üretmiş.
Cezanne onun için kısa ve kesin bir yargıda bulunmuştur: “Monet sadece bir gözdür, fakat Tanrım nasıl bir göz!”. Monet’nin ismi İzlenimciliğin başlangıcı ve gelişimi ile birleştirilebilir. Monet’nin asıl önemi yenilikçi olarak oynadığı roldedir.