William Hogarth, kendisini resim sanatının oyun yazarı olarak kabul edermiş. Karikatür gibi serili sanatların öncüsü olarak kabul edilir. Resim ve gravürleri yaşadığı toplumu hicvederek sanatta yeni bir yaklaşımın önünü açmış.
Bir öğretmenin beşinci çocuğu olarak Londra’da doğmuş William Hogarth, babasının 1718’deki erken ölümünün ardından para kazanmak zorunda kalmış.
Çizime yeteneği olduğu görülünce bir gravürcünün yanına çırak olarak verilmiş ve 1720’de kitap baskıları ve baskılı kartlar gibi siparişler alan bir gravürcü olarak kendi bağımsız işini kurmuş. O yüzyılda gravür çok geçerli, çok yaygın bir sanat türüymüş. Ayrıca boş zamanlarında St Martin’s Lanc Academy’de resim eğitimi almış.
İlk resimleri o sırada Britanya’da popüler olan ‘sohbet resimleri’ denilen gayriresmi grup portreleriymiş. Ayrıca gerçekçi,incelikle renklendirilmiş duyarlı portreler ve büyük tarihi resimler yapmış.
18. yüzyıl ortasının İngiliz toplumunda gördüğü çöküş ve sefaletten üzüntü duyan Hogarth, rahatsız
olduğu şeyleri mizahi bir üslupla ele aldığı resimler ve baskılar yapmaya başlamış. Bunlar dönemin siyasilerini,gelenek ve davranışlarını hicveden resim dizileri halini almış. Çoğunlukla gösteriş, sahtekârlık ve ikiyüzlülük üzerine uyarıcı öykülerden esinlenirmiş.
1731’de tamamlanan altı sahnelik “Fahişenin Yazgısı”, bunun hemen ardından “Hovardanın Yazgısı” ve sonra “Zamane Evliliği” olmuş.
Fahişe’nin yazgısı onun ahlaki öykülerinin ilki. Bir dizi resimde ahlaki öykü anlatıyor.Bu resimleri yaparken Hogarth resmin içine o dönemde yaşayan herkesin tanıdığı bildiği tanıdık bir takım karakterleri sokuyormuş. Böylelikle burjuva kesimi resme kendini daha yakın hissediyormuş.
“Ahlaksızın gelişimi” diye yaptığı dizide Londra’da yaşayan müsrif bir erkeğin son derece zenginken har vurup harman savurup sonunda akıl hastanesine kapatılmasına kadarki süreci anlatılıyor 8 resimden oluşan dizi resimde.
İngiltere, Avrupa’da rokoko kavramlarına en az yakınlık duyan ülke, dolayısıyla rokoko etkisini az görüyoruz resimlerde.
Bir hastane için hiç para almadan bir duvar resmi yapmış.
Çalışmaları ona Britanya’da ve yurtdışında yaygın bir tanınırlık kazandırmış ve bunların gravürleri o kadar çok taklit edilmiş ki yazarlar ve sanatçılara yönelik 1735’teki Telif Hakkı yasasının çıkması için girişimlerde bulunmuş. Gravür basıldığından itibaren 14 yıl sonrasına kadar kopya edilemeyecekmiş.
“Evlilik” serisinde fakirleşen aristokrat ailenin oğlu ile zenginleşen burjuva ailenin kızının evliliği anlatılır. Bu evlilik karlı bir alışveriş olarak görülür. Tüccar aile sınıf atlamış,soylu aile borçlarından kurtulmuş olacaktır. Bu serinin aslında orijinal adı “marriage à-la-mode”. Fransızca bir isim koymasında yine bir alay var. Burada önceden ayarlanmış, içinde hiçbir sevginin, aşkın olmadığı bir evlilik anlatılıyor.
Malum 18.yy, İspanyolların Güney Amerika’yı yağmaladığı, İngilizlerin de yağmacıları yağmalayıp tonlarca altını İngiltere’ye getirdiği, yeni kolonilerin kurulduğu yüzyıldır. Böylece ticaret yapan burjuva hızla zenginleşir, hazır yemeye alışmış aristokratlar ise yoksullaşır.Diğer yandan, burjuvalara hala görgüsüz muamelesi yapılır.
“Zamane Evlilik” dizinin ilk eseri “Evlilik Anlaşması”, soylu ailenin evinde geçiyor,pek çok yerde bu soyluluğu simgeleyen öğeler var.Tablolar,mobilyalar ve adamın parmağı ile işaret ettiği soyağacı gibi. Ayrıca sarılı olan ayağı da gut hastalığının ifadesi, gut o dönem zengin sınıfın hastalığı.Camdan dışarı baktığımız zaman inşaat halinde olan ama yarım kalmış bir konak görüyoruz. Soylu adam başlamış fakat parasızlık nedeniyle bitirememiş.
Damat sol tarafa aynaya bakıyor, gelinle ilgilenmiyor. Memurun elinde borç kağıtları var.
Damadın boynundaki kara leke, frengi hastalığının işareti.Çünkü bu hastalığın o dönemdeki tek tedavisi cıvadır ve o da vücutta lekelere neden olur. Sol alt köşedeki iki köpek, sadakate vurgu yapıyor, oysa müstakbel gelin ailenin avukatı ile aşk yaşıyor. Duvardaki Medusa tablosu ise, gelecekte yaşanacak felaketleri haber veriyor.
İkinci eserin adı “Başbaşa” Sabah saati damat sokak kıyafeti içinde, buradan anlıyoruz ki damat geceyi evde geçirmemiş. Köpek damadın cebinden bir şeyler çekiştiriyor, dantelli kadın çamaşırı. İnşaatı tamamlanamayan konak yapılmış fakat son derece çirkin.
Yere dağılmış nota defteri ve keman da gelinin geceyi tek başına geçirmediğine işaret ediyor. Ayrıca Hogarth evin dekorasyonu ile Fransız rokokosuna gönderme yapıyor.
Doktora ziyaret ise üçüncü dizi. Doktorun muayenehanesindeler. Kırık çıkık tedavisi için alet edevat görüyoruz. Damat yanında sevgilisiyle birlikte. Herhalde o da hasta ilaç alıyor onun için.
Kontesin sabah ziyaretlerini kabulü dördüncü dizi. O dönemde bu tür soylu kadınlar misafirlerini sabahları yatak odasında kabul ediyorlarmış. Bu da kontesin yatak odası. Kontes sarı elbiseli, karşısındaki ise yine aile avukatı. Artık iyice samimileşmişler, gayet rahat bir şekilde karşısındaki koltuğa uzanmış, bir portresi de duvara asılmış.
Kontesin saçlarında bigudiler, arkasında onu hazırlayan bir adam. Çocuğu olmuş, kolunun altında sandelyenin kenarında diş kaşıma aleti var.
Sol tarafa baktığımızda kadın misafire yine zenci bir hizmetkar kahve ikram ediyor. diğer tarafta ise kontesin misafir kabulü sırasında müzik de çalınıyor.
Yerdeki siyah çocuk boynuzlu bir heykelle oynuyor, yani ressam tekrar ilişkideki sadakatsizliğe vurgu yapıyor. Avukat, kontese bir davetiye uzatarak onu baloya davet ediyor.
Earl’ün ölümü beşinci dizi. O zamanlar hiç soru sorulmadan oda temin edilebilen yerler buralar. Gelinle avukat da maskeli balo dönüşü bu banyo denilen yerde oda tutmuşlar. Damat bunu öğreniyor, basıyor, kavga ediyorlar. Avukat geceliğiyle çıplak vaziyette kaçıyor. Damat yaralanmış, kan içinde ve ölmek üzere. gelin elleriyle af diliyor. polisler gelmiş, içeriye giriyorlar.
Kontesin intiharı ise son sahne.
Burada da anlatılan ev bir önceki eve göre oldukça yoksul bir ev.Kadın kocasını kaybetmiş, avukat kaçmış ve idam edilmiş. Kadın dadının kucağındaki çocuğuna veda ediyor. Çocuğun da babasının boynundakine benzer bir lekesi var, aynı hastalık devam ediyor.
Tüccar kızının elinden yüzüğünü çıkartıyor. İntihar eden kişilerin malları ellerinden alınırmış çünkü.