19 Ocak 1839 Aix-en-Provence’de zengin bir şapka tüccarının oğlu olarak doğmuş. 23 Ekim 1906’da aynı yerde hayatını kaybetmiş Cezanne.
1859 yılında babasının isteği ile hukuk okumaya başlamış Manet ve Degas gibi. Fakat iki yıl sonra hukuk eğitimini bırakıp Paris’e taşınmış Emile Zola’nın yanına.
Cezanne’in sanat hayatı dört bölümde incelenmekte.
Erken Dönem (1872 öncesi),
İzlenimci Dönem (1872-1882),
Sentez Dönemi (1883-1895),
Geç Dönem (1895-1906).
Cezanne’ın erken dönem resimlerini analiz etmek zordur. Babası da kendiside erken dönemde yapılmış birçok resmini yok etmiş. Geriye kalanlar genellikle, portre ve ölüdoğa ve koyu renkli, şiddet yüklü konular gözükmekte.
İlk dönem resimlerinde sonraki dönemin izlerini bulmak zordur. Özellikle hayalgücüne dayalı resimlerinde Delacroix etkisi söz konusudur.
Kaçırma (1867) bu dönemin tipik örneklerindendir yakın arkadaşı Emile Zola’ya hediye etmiştir.
Modem Olympia (1869-70) Manet’e saygı resmidir.
Cezanne’ın erken dönem resimlerinde kalın boya ve siyah gölgeler dikkati çeker. Spatula kullanarak ve kıvrımlı fırça vuruşlarıyla yaptığı şiddet yüklü resimlerde siyah gibi koyu renkleri sıklıkla kullanır.
Özellikle, amcasını resmettiği Dominique Amca’nın Portresi (1866) gibi resimlerde siyah-beyaz karşıtlığını vurgulamış.
1867 tarihinden itibaren Cafe Guerbois grubunun gözde kişilerinden biri olan Câzanne, doğrudan doğadan çalışmaya başlamış. Yaptığı resimlerde boya halen kalın olarak uygulanmakla beraber formlar daha akışkan, birbirleriyle daha uyumludur.
Tannhauscr Üvertüm’ bu dönemde yaptığı resimlerdendir. İzlenimci dönem Cezanne’ın, 1872 yılında, Pisarro ile tanışmasıyla başlar. Kendini Pisarro’nun öğrencisi gibi tanımlar. Yaklaşık on yıl sonra, Monet ve Renoir ile kırsal bölgelerde resim yapmaya başlamış.
Pissarro ile beraberliği Cezanne’ın sanatında değişimlere yol açar. Spatulanın yerini fırça alır; eskiden kullandığı donuk renkler ise yerini izlenimcilerin kullandığı parlak, açık tonlu renklere bırakır.
Kalın boya katmanları tekniğinden vazgeçer ve hafif fırça vuruşlarına başvurur. Manet’nin eserini ikinci kez yorumladığı Modern Olympia Çalışması (1872-73), Cezanne’ın değişen tarzının ilk örneklerindendir.
Cezanne izlenimcilerin düzenlediği ilk sergiye katılmış. Fakat o kadar çok olumsuz eleştiri almış ki bazı ressamlar “Asılan adamın evi” adlı resmin kaldırılmasını istemiş.
1877 yılında açılan 3. İzlenimci Sergi”ye on altı resimle katılmış Cezanne. Özellike Victor Chocquet (1876) adlı resmiyle yine sert eleştirilere uğramış ve bir daha izlenimcilerin sergisine katılmama kararı vermiş ve zamanla diğer izlenimci ressamlardan uzaklaşmış.
1870’li yılların ortasında Cezanne, yıkananlar konusunu işlemeye başlamış. Yıkanan Üç Kadın (1875-76), bu temanın ilk ömeklerindendir.
Cezanne’ın renkleri ve formları izlenimcilerden daha az doğal olmakla beraber daha sağlamdır.
1886 yılında ölen babası hatırı sayılır bir miras bırakır. Sanatçı, Aix’de daha fazla vakit geçirmeye başlar.Geleneksel perspektifi terk ederek, her biçimi farklı açılardan resimlemiş.
1870’li yılların sonundan itibaren Cezanne’ın resimlerinde doğadaki biçimlerin geometrik formlarla resmetye başlamış.
Sanatçı bir mektubunda doğanın silindir, küre gibi biçimlerle yorumlanmak gerektiğini ileri sürmüş. L’Eslaque Kıyılarında (1883-85) görüldüğü gibi bu dönemde manzaraları basitleştirilmiş.
Emile Zola’nın 1886 yılında yazdığı L’Ceuvre adlı roman yüzünden yakın ile yolları ayrımış.
Zola’nın romanındaki başarısız ressam karakterinin kendisinin olduğunu düşünmüş. Cezanne, Yıkananlar’da(1890-91) da görüldüğü gibi bu dönemde de aynı konuyu ele almaya devam eder.
1895 yılında ilk kişisel sergisini açan Cezanne, 150 eserini sergiler.1899, 1901, 1902 tarihli Bağımsızlar Salonu’u sergilerinide katılır.
1906 yılında hayatını kaybeder Cezanne.
Picasso, her firsatta Cezanne için “O hepimizin babasıdır” demiş. Sanatçının arkadaşlıkları, huysuz ve güç karakteri nedeniyle az sürmüş. Çok sinirli denecek kadar duyarlıymış. Hiç bir neden olmadığı halde hakaret edildiğini veya kişisel yaşantısına karışıldığını hayâl ederek, kendini huzursuz etmiş.
Matisse, sahip olduğu Câzanne’ın bir yapıtı üzerine 1936’da şöyle yazmış: Bir sanatçı olarak güç durumlarımda beni ruhen destekledi. İnancımı, sabrımı ve dayanma gücümü ondan aldım. Câzanne’ın hiçbir zaman bitip tükenmeyen gerçeği, alçak gönüllükle ve kahramanca araştırması, sanatının ise manevi yanı ve büyüklüğünün temel kaynağı olmasıdır. Sanatına ve doğaya sadıkkalarak küçük görüntüsel duyguları şekilsel yapının yüceliği ile birleştirmede Câzanne rakipsizdir. ilk karşılaşıldığı zaman ulaşılması zor olan yapıtları, uzun zaman izlenince zarif bir kusursuzluğu ortaya koyar.
Asılan Adamın evi isimli eseri ilk akla geldiği üzere asılan bir adamın evini anlatmiyor. Ev Penn’du adlı birine ait.Fransızcada Pendu kelimesinin telaffuz sesi asılan adam anlamına benzediğinden Cezanne tabloya bu ismi vermiş.
Tabloda yıkık dökük duvarlar ve taşlar arasında medeniyetten uzak ve insanın olmadığı bir sayfiye evi resmedilmiş.
Cezanne ve Emile Zola’nın arkadaşlıklarının anlatıldığı filmi Cezanne severler mutlaka seyretmeli.