Wilhelm Heinrich Otto Dix, 2 Aralık 1891’de Almanya’da doğmuş. Babası demir işçisi annesi terziymiş. Bir terzi olan annesinden müzik ve şiir sevgisi almış. Sanatsal yeteneğini ilk olarak özellikle çizimde ilkokulda sergilemiş. On yaşında ressam Fritz Amann için modellik yaptığı sırada ressam olmaya karar vermiş. Bir yandan sanat eğitini alırken dört yıl boyunca çırak dekoratör olarak çalışmış. 1909’da Dix, Dresden Güzel Sanatlar Akademisi’nde çalışmaya başlamış. Dix aslında kendi kendini yetiştirmiş bir ressam. Richard Guhr’un rehberliğinde heykel yapmayı denemiş. Yarattığı bir Friedrich Nietzsche büstü Dresden Devlet Müzesi için satın alınmış, fakat daha sonra Naziler tarafından yıkılmış. Ekspresyonistler, Post-Empresyonistler ve özellikle 1913’te gördüğü Vincent van Gogh sergisinden de etkilenmiş. Temelde portreler ve manzaralar çizen Dix, ilk baskılarını 1913’te yapmış.
Birinci Dünya Savaşı başladığında, Dix askerlik için gönüllü olmuş. Birkaç kez yaralanmış ve tanık olduğu trajik sahnelerin çoğunu eserlerine yansıtmış. Savaştan sonra Dix, sanat eğitimine Dresden Sanat Akademisi’nde (1919-22) Max Feldbauer ve Otto Gussman ile devam etmiş. Savaş yıllarında Fütürizm ve Kübizme yönelmiş. Dadaist ve Ekspresyonist unsurları çalışmalarına entegre etmeye başlamış. 1920’den sonra cinsel şiddet, cinayet ve zulüm konularını eserlerne yansıtmış. Skat Oyuncuları (Card-War War Cripples) (1920) bu garip ama dokunaklı görüntülerin bir örneğidir.
1921’de, 1922’de Düsseldorf’a taşınmadan önce Berlin ve Dresden’deki sergilere katılmış. 1923’te Dix, Martha Koch ile evlenmiş ve üç çocuğu olmuş. 1920’ler boyunca Dix, Almanya’daki en önemli yeni sanat sergilerine katılmış. En önemlisi, 1925 yılında Kunsthalle Mannheim’daki sergi, Dix’in sonsuza kadar ilişkilendirileceği harekete adını veren Yeni Nesnellik’e dahil edilmiş. Yeni Nesnellik, Dışavurumculuktan evrilmiş.
1931’de Dix, Berlin’deki Prusya Sanat Akademisi’ne atanmış. Aynı yıl Almanya’nın dört bir yanındaki sergilerde ve New York’taki Modern Sanat Müzesi’nde çalışmalarda bulunmuş. Ancak bu şöhret, sanatının ahlaksızlığıyla ilgili olarak Naziler tarafından hedef alınmasına sebep olmuş. Almanya’da sergileleri yasaklanmış. 1930’ların ortalarında birkaç kez İsviçre’ye gitmiş ve orada birkaç sergiye katılmış. 1939’da Dix, Hitler’i öldürmek için komplo kurmaktan tutuklanmış, ancak suçlamalar düşürülmüş. Savaşın sonunda Fransızlar tarafından yakalanmış ve 1946’ya kadar esir tutulmuş. Almanya’ya döndükten sonra Dix, savaşın kariyerini devam etmiş. Litograflar yapmaya ve savaş deneyimlerini eserlerinde daha fazla göstermeye devam etmiş.
Dix’in daha sonraki çalışmalarının çoğu savaş sonrası acılara, dini alegorilere ve İncil sahnelerine odaklanır. 1950’ler ve 60’lar boyunca çok seyahat etmiş ve çalışmalarını sürekli sergilenmiş. Floransa, Berlin ve Dresden’deki birçok sanat akademisinin üyeliğine atanmış. Baskı yapmaya devam etmiş. 1967’de Yunanistan’a seyahat ettikten sonra sol elini felç gelmiş 1969’da hayata veda etmiş. Dix, en çok Alman tarihinin ünlü çöküş zamanının anlatan eserleri ile tanınır. Ayrıca 20. yüzyıl boyunca portre ressamlarını da güçlü bir şekilde etkilemiş.
Gazeteci Sylvia Von Harden’in Portresi önemli eserlerinden biridir.Dix’in sanat yaşamında farklı evreler görülse de onun dışavurumcu özelliği daha baskın olmuş. Dix’in 1923’de yapmaya başaldığı 50 gravürden oluşan “Der Krieg” baskı serisi izleyenleri derinden etkilemiş bir gravür serisidir.