Constable daha çok, yaşadığı yerin yakınında bulunan İngiltere’nin doğusunda yer alan Suftolk’taki Dedham Vale’in manzara resimleriyle bilinir. Bir değirmen sahibi ve mısır tüccarının oğlu olarak aile işini sürdürmesi bekleniyormuş fakat Constable bu sırada çevredeki yerlerin resmini yaparmış.
Constable akademide çalışıyor olmasına rağmen tüm hayatı boyunca İngiltere’de yalnızca 20 tablosunu satabilmiş, ilk tablosunu ise sergilenmesinden 13 yıl sonra ancak 39 yaşına geldiğinde satabilmiş. 52 yaşına gelene kadar da kendisine özgü tarzı ve yeteneği fark edilmemiş”
Mutlu ve rahat bir çocukluk geçiren Constable gençlik yıllarında amatör bir ressam olan John Dunthorne’dan resim yapma tekniğini öğrenmiş.
Sanat hayatının ilk evresinde Gainsborough’un izinden gitmiş; daha sonra giderek basit konular ve doğayı ele alarak kendi gözlemlerini yansıttığı bireysel tekniğini geliştirmiş. Her ne kadar bu durum İngiltere’de onun çok az tanınmasını sağladıysa da Fransızlar onun çalışmalarından etkilenmiş; Constable’ın ünü Paris salonlarında hızlı bir şekilde yayılmış.
Constable’ın ressam olma isteğini 23 yaşına geldiğinde babasına kabul ettirebilmiş. Babası gönülsüz bir şekilde Londra’da Royal Academy’de sanat eğitimi almasına izin vermiş.
26 yaşında, Royal Academy’de eseri sergilenmiş fakat resimleri İncil ya da mitolojiden öyküleri betimleyen geleneksel kutsal manzaralar olmadığından popüler olmamış.
Doğadan çalışmanın zorunluluk olduğunu ve hayalden ya da belirlenmiş geleneklerden yola çıkarak üretmenin dürüstçe olmadığını savunmuş. Neredeyse açıkhavada tamamlanmış yağlıboya ve suluboyalar resimleyerek onları atölyede sonlandırmış.
Büyük tuvalleri için (kendisinin altı-feetlikler dediği), resmin son haline girişmeden önce yaptığı birebir ölçüde yağlıboya eskizler üretirmiş.
Başarı Constable’a Britanya’da gelmemiş olsa da, 1824’te Saman Arabası, Paris Salonu’nda altın madalya kazandırmış. Nihayet 52 yaşındayken Royal Acadcmy’e tam üye olarak kabul edilmiş.
Sık sık karşılaştırıldığı çağdaşı İngiliz ressam Turner’a göre sanat dünyasına oldukça geç atılmış ve sıkıntı dolu bir yaşam sürdürmüş. Kendisinden sadece bir kaç yaş büyük olan Turner Kraliyet Akademi-si’ne 1799 yılında seçilmesine rağmen, Constable tam 53 yaşındayken Kraliyet Akademisi’ne seçilmiş.
Açık havada değişen ışık etkilerini, gökyüzündeki bulutların biçimlenişlerini ve hareketlerini, sevgisini sunmak üzere geliştirdiği yaklaşımlarla Constable en iyi eserlerini vermiş.
Finansal olarak hiçbir zaman başarılı olamasa da özellikle Delacroix ve Gericault, Barbizon Okulu ressamları ve Empresyonistler gibi sonraki ressamlar üzerinde belirgin bir etkisi olmuş.
Ressam 1824 yılında resimlerini Paris Salonu’nda sergilemesinin ardından 1830-1870’ler çevresinde Fransa’da Paris yakınlarında Fontaineblau’da yer alan Barbizon’da gelişen Barbizon Ekolü’nün temsilcisi olacak genç ressamları etkisi altına almış; atölye resminin formal gerginliğine karşı duran bu ressamların, doğa karşısında resim yapmak, doğal ışık kullanmak prensiplerini benimseyerek bir çığır açmalarında dolaylı bir rol oynamış.
Jean-François Millet,Théodore Rousseauve Jean-Baptiste Camille Corot öncülüğünde toplanan ressamlar grubu, Paris yakınlarında ormanlarla çevrili Barbizon kasabasında çalışmış. Bu dönemde fotoğraf da resim sanatına bir anlamda büyük bir darbe indirmiş ve pek çok konuda resim sanatına rakip olmuş. Yine de belirli bir kesim portre siparişleri vermeyi sürdürmüş. Constable yaşantısı boyunca aydınlık ve karanlığa saplantılı derecede bağlıymış. Kariyeri ilerledikçe çalışmaları daha koyu ve dramatik hale dönüşmüş. Bazı eleştirmenler bunu eşi Maria’nın 1828 yılındaki erken ölümüne bağlayarak her yeri kaplayan melankolinin kanıtı olarak düşünmüşler. Constable tablolarında ana öğeleri vurgulayarak gözün resmin bir bölümünden diğer bir bölümüne geçişini sağlayarak hareket yaratmaya yardımcı olur. 31 Mart 1837 de Hampstead’da ölmüş.