Realist terimini kendi çalışmalarını tanımlamak üzere kullanmış ve hatta bir manifesto yayımlamış olan realizmin babası Courbet. Sanatsal gelenekten kopan pek çok sanatçı gibi dönemin eleştirmenleri tarafından alaya alınmış daha sonra etkili sanatı nedeniyle takdir edilmiş. 19. yüzyıl sanatının en güçlü kişiliklerinden biri olan Courbet, doğu Fransa’da Ornans’ta doğmuş. Courbet’in babası Ornans’ta zengin bir toprak sahibiymiş.Courbet, 1839’da babasının isteği üzerine hukuk eğitimi almak için Paris’e gitmiş, ancak resim okumaya karar vermiş.
Eğitimi dışında Paris’teyken Louvre’dan daha çok şey öğrenmiş. Caravvagio ve Velâzquez gibi sanatçıların eserlerini görerek. İlk çalışmaları Romantik tarzdaymış ve çoğunlukla edebi kaynaklardan etkilenmiş fakat kısa bir süre sonra gerçek yaşamdan çalışmalara odaklanmış.
Victor Hugo’nun şiirlerinden ilham alarak en eski eserlerinden biri olan odalık adlı tablosunu yapmış. Courbet’in ilk dönem çalışmalarına otoportreler ve romantik unsurlar hakimmiş. Bu çalışmalarından Siyah Köpekli ve Pipolu Otoportresi, Paris Salonu tarafından sergilenmemiş olmasına karşın, hakkında çıkan haberler sayesinde giderek tanınmaya başlamış. Daha sonraki yıllarda Paris Salonu tarafından Siyah Köpekli Otoportre çalışması kabul edilince çok sevinmiş. Her ne kadar kendisinin çok arzulamadığı tarzda bir çalışması sergilense de, başlangıç olarak kendine olan güveni artmış.
1841 ila 1847 arasında sadece üç resmi Salon jürisi tarafından kabul edilmiş. 1846 ve 1847’de Rembrandt ve diğer Hollandalı ustaların resimlerini gördüğü Hollanda ve Belçika’yı ziyaret etmiş. 1848’de, devrim’den sonraki Salon, jüri olmadan düzenlenmiş. Ertesi yıl Courbet on çalışmasını sergilemiş ve altın madalya kazanmış fakat 1855 Exposition Universelle’e yolladığı 14 eserden üçü reddedilince kendi sergi pavyonunu kurmuş.
Courbet’nin pek çok çalışması halk tarafından alaya alınmış. Sıradan insanları içeren resimleri, mitolojik ve idealist konulara ilgi duyan pek çok kişi tarafından uygunsuz bulunmuş; buna karşılık Courbet, hiçbir zaman görmemiş olduğu bir meleğin resmini yapamayacağını söylemiş. Eleştirmenler ayrıca onun palet bıçağıyla çabuk bir şekilde, kabaca uygulanmış ve kaba dokulu resim tekniğiyle alay etmiş. 1847’ye doğru Courbet’in politik anlamda hayata bakışı da, resim anlayışı da değişmeye başlamış, ilk zamanlarda sosyalist anlayışı benimserken, 1847’den itibaren anarşist – toplumcu düşüncelerinden etkilenmeye başlamış.
Taş Kırıcılar ve Ornans’ta Cenaze adlı eserleri Courbet’in hem kendi adına hem de sanat tarihi açısından dönüm noktası sayılabilecek iki önemli başyapıtıdır. Çünkü bu eserler, halkın daha geniş katmanlarına uzanarak, onların yaşamlarını aktarması ve en önemlisi emekçi sınıfın bilinmeyen ve sınırsız hayatına öncülük etmesi bakımından ilk örneklerdir. Çalışmaktan yorgun düşen bu insanların betimlenmesi, halkın durumuna isyan niteliğindedir. Klasik ve romantik anlayışı reddedişinin ve realizmin simgesi olan, idealize edilmemiş yırtık giysili köylüleri tasvir ettiği bu resim tarzınının dönüşümün bir simgesidir.Courbet, ölümün herkesin başına geleceğini vurguladığı ve kuralları yıkan Ornans’ta Cenaze resminin romantizmin mezarı olduğunu söylemiş. Resimde, doğduğu köyde ölen, büyükbabasının cenaze törenini konu almış. Bu resimde, Ornans sakinlerine ait gerçek portreler resmedilmiş. Sanatçının doğup büyüdüğü bölgenin sıradan insanlarını, önceden tarih resminde yüceltilen temalar için kullanılan devasa boyutları bu eserde de uygulaması, otoriteyi reddeden politik bir tehdit olarak yorumlanmış.
Diğer önemliş eseri Günaydın Bay Courbet isimli resminde Courbet, kendini sırtındaki resim malzemeleriyle birlikte resmetmiş. Kendisini, bir soyluya şapkasını çıkarttırarak, kendini selamlatması, o dönem için ciddi eleştirilere sebpe olmuş. Bu selamlama, bir yanıyla sanat tarihinin en kışkırtıcı selamlamasıdır. Gustave Courbet’in Sanatçının Atölyesinde resmiyle inançlarını ve kendi düşüncelerini anlatmış. Bu eser gerçekçiliğinin yanında, aynı zamanda simgeseldir de. Sanatçının kullanmış olduğu semboller aracılığı ile dönemi çok açık bir şekilde eleştirdiği gözlemlenir eserinde.
Courbet, resmi bir mektubunda şöyle açıklar: “Toplumu endişe ve tutkularıyla görüyorum; bu resmedilme zamanı gelen dünya. Sahne Paris’teki atölyem. Ben resimim, ortadayım. Sağda arkadaşlar, ortaklar, işçiler, sanat tutkunları. Solda diğer sıradan yaşamın dünyası, insanlar, mutsuzluk, yokluk, zenginlik, sömürenler ve sömürülenler, geçimini ölümden sağlayanlar.”
Resimde sanatçının arkadaşları olan Proudhon ve Baudelaire de resmedilmiş. Resim fuarda çok ilgi görmekle birlikte satılmamış. 1881’de kardeşi Juliette tarafından satılmış. Bu eseri, hem dünyadaki ilk kişisel sergiye sebep olması hem de sanatçının Milletlerarası Sergi’ye başkaldırısının sembolü olduğu için sanatçının diğer resimlerine göre niteliği daha yüksek bir resimdir.
III. Napolyon’un tahttan çekilmesinin ardından, 1870’te Courbet’nin Cumhuriyetçi arkadaşları onu geçici Paris devrim hükümeti olan Komün’ün sanat komisyonu başkanı ilan etmiş. Komün devrildiğinde, Napolyon’a adanmış Vendome Sütunu’nun yıkılmasına yardımcı olmakla suçlanmış ve altı ay hapis cezası almış. Serbest bırakılınca sütunun yeniden yapımını finanse etmesi istenmiş. Bunu yapamayacağı için son yıllarını yaşadığı İsviçre’ye kaçmış.
Sergi kataloğu için ise Realist Manifesto’su:
- Sanat öğretilemez! Sanat okulları yoktur, sanatçılar vardır.
- Sanatta hayal gücü varolan şeyi nasıl tam olarak ifade edeceğinle ilgilidir; yoksa o nesneyi icat etmek veya o şeyin kendisini yaratmak değildir.
- Doğanın yarattığı güzellik, sanatçının icatlarından üstündür.
- Güzellik de hakikat gibi kişinin yaşadığı zamanla ve bireylerin onu anlama kapasitesiyle ilgili bir şeydir.
- Gerçekçiler (Realizm): Sadece sanatta değil toplumdaki yapaylığa son vermek isterler ve bu yüzden bireysel hakları savunurlar.
- Gerçekçi sanatçılar, toplumdaki sıkıntıları, yoksullukları, hayatın içindeki bütün gerçeklikleri olduğu gibi yansıtmışlardır. Bu nedenle eserler, tarihsel bir öneme sahiptir.
“Beni sosyalist ressam olarak adlandırıyorlar. Bu sıfatı memnuniyetle kabul ediyorum. Ben sadece bir sosyalist değilim, aynı zamanda bir demokrat ve bir cumhuriyetçiyim. Kısacası tüm devrimin bir partizanı ve hepsinin üzerinde bir Realistim. Realist, samimi, katışıksız, gerçek düşkünü anlamına geliyor.”
Sanatçının yapıldığı dönemden bu yana skandallara neden olan bir başka ünlü yapıtı ‘Dünyanın Kökeni’en son 1988’de sergilenmiş. Resim 1853’te yapılmış, ama 120 yıl boyunca kamuoyundan gizlenmiş, sergilenmemiş. Tablonun bir başka ilginç özelliği ise, o dönem Osmanlı’nın Paris büyükelçisi olan, Courbet’yle iyi bir dostluk kuran ve döneminin önemli sanat koleksiyoncuları arasında sayılan Halil Şerif Paşa’nın siparişi üzerine yapılmış olması.